11 Ağustos 2011 Perşembe

Zümrüd-ü Anka

İkisi arasında çok ince bir çizgi var..
İkindinin ardından bana gözüken bir yol var.
Ben sadece gülüyorum. Yüzümde tebessümden başka herşey var. Sen varsın. Bazen dünyadan koparıldığımı düşünüyorum, bazen öyle çok düşünüyorum ki patlıyorum volkan olup..ne öfkeden ne acıdan. Sadece çok düşünmekten. Bazen iki kişi düşünüyorum, ortada bir göbek bağı var ve sadece iki kişi.. kimse kimseyi doğurmadı. Bazen o göbek bağı oluyorum bazen o göbek bağının diğer tarafındakine bağlı kalıyorum. Acı bir tat düşünüyorum, keskin..ama öyle keskin ki insanı çıldırtıp yakıp kavuruyor içindeki herşeyi geriye kalan küller oluyor. Sonra bir anka kuşu düşlüyorum sonra küllerimden doğuyorum sonra ben o oluyorum, yanıyorum..bitiyorum, kül oluyorum.

17 Şubat 2011 Perşembe

bir başka..



Herkes herkesi sever.
Herkes herkesi öper.
Herkes herkese bakar.
Ama herkes başka sever herkesi. Belki aynı öper, kısmen aynı bakar, ama başka sever.
Az değil, çok değil, başka sever. Sen bilirsin, anlarsın bazı şeyleri, ama diyemezsin. Binlerce kelime gelir dudaklarıma, sen beni öpersin, susarım. Seviyorum demek isterim, sen bana bakarsın, biz güleriz, susarım.
Konuşuruz, anlatırım, belki kimseye anlatmadıklarımı. Belki annemi, belki babamı, belki onları, bunları. Duvarları kaldırırım, gardım düşer, savaşmam, ama kaybetmem de. Dokunurum ben, bakarım, yazarım. Seviyorum demek isterim, sen bana bakarsın, biz güleriz, susarım.
Nedenleri konuşmayı değil. Neyi değil, ne zamanı değil, sonuçları bir başka herşeyin..

9 Ocak 2011 Pazar

ruh kürtajı..


beyin hücrelerim.gökkuşağımdı.renk renkti.şimdi sadece bi zift gibi.karanlık,pis kokulu ve yağlı,sadece bi petrol atığı...üzerimden silindirler geçiyor ama artık hiç mi hiç canımı acıtmıyor;henüz kurumadan üzerimden geçip giden o çocuğun ayak izleri gibi...

dile gelsem,ele gelsem,elime plastik bi boru alıp canımı yakan her bir izi sarıp ucu sivri külahlar yapıp birbir fişeklesem...
bir kova kum alıp garip şekiller yapıyorum.o ben oluyorum.üzerine başka şekilller gelince yok oluyorum.anlamsız....
en sevdiğin elbisende sökük..bitik..bu güçlü varsızlıklardan korkuyorum!

artık senin için sadece gitmeyi hayal ettiğin o ülkenin en sessiz ,sakin,kıyıda köşede kalmış bi kasabasında yaşayan ,bahçesindeki papatyaları toplayıp kendine taçlar yapıp mutlu olmaya çalışan,kimliksiz,küçük bir kız çocuğuyum..
o küçük kız çocuğu sana el sallasa Everestten ve kuzey yamacından atlasa sonra...beyni düşük yapsa! kurtulsa gri çekilmelerden..beynindeki kullanılmayı bekleyen prezervatifler bir bir yok olsa.hücresiz beyin,anomik intihar...

sonra küçükken annenin büyür diye aldığı iki numara büyük ayakkabı gibi bi boşluk sarsa ruhunu.dolması vadedilse ama hiç dolmasa...göbekbağını unutsan bir kadının ellerinde..

Kum saatinden damla damla akıtsan cehennemi geçmişe .zaman ellerimizde yitip bitse.düşe kalka yürüdüğün tenimde ayakların takılsa bacak aralarına inat satır aralarına.oysa işlenmemiş günahlarım kadar çokçaydı zaman. Lakin azalıyor şu an bak! ellerinde tutuyorsun kum saatini. Ters çevir artık hadi bitir bu son sahneyi
şimdi küçük kız,o çocuk gibi anlamsız resimler çizdi.
her resimde olduğu gibi.
iki ağaç,üç dağ,bir deniz,elele iki kişi.hayalen...

17 Ağustos 2010 Salı

kesik dilim..

kutuplarda ayı avcıları buzların içinde jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir,keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş. bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken dili kesilirmiş.ama kanın tadından dilinin acısını farkedemez,kendi kanını yalamaya başlarmış. damarlarında ki kan tükenince,olduğu yere yığılırmış.avcılar ayıları kurşunlarla vururlarsa,ayının postu delineceği ve çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş.




şimdi o kan tadını dilimde hisseder gibiyim.ayı avını öğrenince anladım ki dilim yıllardır kesikmiş.

Bu Blogda Ara