9 Ocak 2011 Pazar

ruh kürtajı..


beyin hücrelerim.gökkuşağımdı.renk renkti.şimdi sadece bi zift gibi.karanlık,pis kokulu ve yağlı,sadece bi petrol atığı...üzerimden silindirler geçiyor ama artık hiç mi hiç canımı acıtmıyor;henüz kurumadan üzerimden geçip giden o çocuğun ayak izleri gibi...

dile gelsem,ele gelsem,elime plastik bi boru alıp canımı yakan her bir izi sarıp ucu sivri külahlar yapıp birbir fişeklesem...
bir kova kum alıp garip şekiller yapıyorum.o ben oluyorum.üzerine başka şekilller gelince yok oluyorum.anlamsız....
en sevdiğin elbisende sökük..bitik..bu güçlü varsızlıklardan korkuyorum!

artık senin için sadece gitmeyi hayal ettiğin o ülkenin en sessiz ,sakin,kıyıda köşede kalmış bi kasabasında yaşayan ,bahçesindeki papatyaları toplayıp kendine taçlar yapıp mutlu olmaya çalışan,kimliksiz,küçük bir kız çocuğuyum..
o küçük kız çocuğu sana el sallasa Everestten ve kuzey yamacından atlasa sonra...beyni düşük yapsa! kurtulsa gri çekilmelerden..beynindeki kullanılmayı bekleyen prezervatifler bir bir yok olsa.hücresiz beyin,anomik intihar...

sonra küçükken annenin büyür diye aldığı iki numara büyük ayakkabı gibi bi boşluk sarsa ruhunu.dolması vadedilse ama hiç dolmasa...göbekbağını unutsan bir kadının ellerinde..

Kum saatinden damla damla akıtsan cehennemi geçmişe .zaman ellerimizde yitip bitse.düşe kalka yürüdüğün tenimde ayakların takılsa bacak aralarına inat satır aralarına.oysa işlenmemiş günahlarım kadar çokçaydı zaman. Lakin azalıyor şu an bak! ellerinde tutuyorsun kum saatini. Ters çevir artık hadi bitir bu son sahneyi
şimdi küçük kız,o çocuk gibi anlamsız resimler çizdi.
her resimde olduğu gibi.
iki ağaç,üç dağ,bir deniz,elele iki kişi.hayalen...

Bu Blogda Ara